Uyum ve Uyarılma
İçindekiler
Uyum ve Uyarılma
Alan Yeterlilik Testine girecek olan üniversite adayları ve lisede psikoloji dersi alanlar için, Uyum ve Uyarılma Özet konu anlatımı, Uyum ve Uyarılma ile ilgili temel kavramlar:…
- Organizmanın çevrenin gereklerini yerine getirerek yaşamını sürdürebilmesi durumuna “uyum” denir. İnsan çevresine uyum sağlama açısından en yetenekli türlerden birisidir. Sadece çevresine uyum sağlamakla kalmaz, çevreyi de kendi yaşaması için uygun şekilde değiştirip düzenleyebilir.
Uyarılma:
- Uyarılma, organizmanın iç veya dış çevresinden gelen uyarıcılarca etkilenmesidir.
- Uyarımı sağlayan iç veya dış faktörlere de uyarıcı denir. Ağrı, açlık, susuzluk v.b. İç uyarıcılardır. Işık, ses, koku v.b. Dış uyarıcılardır.
- Organizmanın belirli bir düzeyde uyarılmaya ihtiyacı vardır. Organizmanın ihtiyaç duyduğu miktarda ve ölçüde uyarılma durumuna optimum uyarılma durumu (veya genel uyarılmışlık hali) denir.
Yetersiz uyarılma:
- Organizmanın ihtiyaç düzeyinden daha az uyarılması durumudur. Örneğin: Hapishanedeki mahkumların durumu, kapalı bir ortamda uzunca bir süre kalma, yumuşak bir koltuk ve sıcak bir ortamda bir süre oturma durumu v.b.
Aşırı uyarılma:
- Organizmanın ihtiyaç ve dayanma düzeyinden daha fazla uyarılması durumudur. Örneğin: Uzun süre aç ve susuz kalma, diş ağrısı çekme, yaralanma v.b.
- Aşırı uyarılmanın fazla sürmesi, organizmanın direnme gücünü yitirmesine ve bitkin düşmesine neden olur. Yetersiz ve aşırı uyarılma karşısında dengesi bozulan bir organizma dengelenme, refleks, duyarsızlaşma gibi mekanizmaları harekete geçirerek uyumunu sürdürmeye çalışır.
Alışma – Duyarsızlaşma – Homeostatis
Homeostatis (Dengelenme):
- Organizmanın aşırı veya yetersiz uyarılma durumunda bozulan kararlı ve dengeli iç durumunu kendi otomatik tepkileriyle tekrar dengeli durumuna getirmesidir. Ör: Karaciğerin kandaki fazla şekeri süzmesi, üşüyünce titreme, ısınınca terleme, yaraların kabuk bağlaması…
Alışma:
- Organizmanın sürekli ve aynı şiddette uyaran uyarıcılara karşı tepki vermeme eğilimine girmesidir. Ör: Mutfaktaki yemek kokusunu, odadaki saatin tik taklarını bir süre sonra duymamak…
Duyarsızlaşma:
- Duygusal uyarıcılara karşı tepkisizleşme durumunu ifade eder. Örneğin, her gün akşam haberlerinde kaza haberlerini veya dünyanın farklı ülkelerindeki çatışma ve terör olaylarında ölen insanları duya duya artık etkilenmemeye başlamak.
Güdülenme (Motivasyon)
Güdülenme (Motivasyon) özet konu anlatımı
- Güdülenmenin temelinde ihtiyaç, dürtü, güdü gibi süreçler yer alır.
İhtiyaç:
- Organizma tarafından doyurulmak istenen biyolojik, psikolojik veya sosyal türden yoksunlukların (eksikliklerin) tümüne ihtiyaç denir. Organizmanın çoğu davranışı bir takım ihtiyaçlardan kaynaklanır.
Dürtü:
- Organizmanın hayatını sürdürebilmesi için şart olan bir gereksinimin (bir eksikliğin) giderilmesi için duyulan istektir. Dürtü, fizyolojik bir gereksinimden ileri gelir. Örneğin, açlık, susuzluk, cinsellik v.b. birer dürtüdür.
Not:
Dürtü ve ihtiyaç kavramları karıştırılmamalıdır. Örneğin, belirli bir açlık süresinden sonra, besin ihtiyacı artar. Oysa organizmadaki açlık hissi (açlık dürtüsü) azalır ve bir süre sonra yok olur.
Güdü:
- Organizmanın fizyolojik ya da sosyal bir gereksinimini karşılamaya yönelik davranışta bulunması eğilimine güdü denir.
Güdülenme (Motivasyon)
- Organizmanın bir ihtiyaçtan kaynaklanan dürtü ve güdünün etkisiyle amaca yönelik davranışta bulunmasına güdülenme denir.
- Güdülenme, davranışa enerji ve yön verir. Organizma, amaca ulaştıktan sonra rahatlar ve başka bir ihtiyaç ortaya çıkıncaya kadar motivasyonu biter.
- Örneğin, aç insan yiyecek bulmaya çalışır. Üşüyen insan da soğuktan korunmak için türlü önlemlere başvurur. Kimi insan zengin olma isteğiyle var gücüyle çaba harcar.
- İhtiyaç – Dürtü – Güdü – Davranış – Güdülenme
Güdülenme Döngüsü
Güdü Çeşitleri
1. Fizyolojik güdüler (İç Dürtüler)
- Organizmanın temel fizyolojik gereksinimlerini karşılayıp varlığını sürdürebilmesini sağlayan, doğuştan getirilen (öğrenilmemiş) güdülerdir. Örneğin, açlık, annelik, uyku, cinsellik, susuzluk vb. iç dürtüler en etkili olanlardır.
- Fizyolojik güdüler doğuştan getirildiği halde, bazıları organizmanın belli bir olgunluğa ulaşmasından sonra ortaya çıkarlar. Örneğin, annelik ve cinsellik güdüleri bu türdendir.
- Fizyolojik güdüler, hem insanlarda hem de hayvanlarda görülür. Bunların içgüdülerle karıştırılmaması gerekir. İçgüdüler sadece hayvanlarda bulunan türe özgü davranışlardır. Ancak fizyolojik güdüler türe özgü değildir. Örneğin, sadece örümcekler ağ yaptığı için bu davranış içgüdüseldir.
2. Sosyal güdüler:
- İnsanın toplumsal yaşamındaki birtakım ihtiyaçlarını karşılamasına hizmet eden öğrenilmiş güdülerdir. Örneğin, başarı, sevilme, sosyal onay görme, beğenilme gereksinimleri bu güdülerden kaynaklanır.
Toplumsal güdülerin şu özellikleri vardır:
- İnsanlara özgü güdülerdir.
- Önem dereceleri, içinde bulunulan kültüre göre değişir.
- Kişiliğin gelişmesine ve diğer insanlarla ilişki kurmaya hizmet ederler.
- Başkalarıyla birlikte olma, sevme-sevilme gibi az sayıdaki güdünün dışında çoğu öğrenilmiş güdülerdir.
- Çoğu sosyal güdünün temelinde fizyolojik güdüler yattığı için, fizyolojik güdülere “birincil güdüler”, sosyal güdülere ise “ikincil güdüler” de denir. Örneğin, fizyolojik bir güdü olan cinsellik; sevme, sevilme, başkaları tarafından beğenilme gibi sosyal güdülere kaynaklık eder.
3. Psikolojik güdüler:
- Fizyolojik ve toplumsal güdülerin dışında bir de bireylerin davranışlarını şekillendiren ya da yönlendiren psikolojik nitelikli güdüler vardır.
- Psikolojik nitelikli güdüler bireyin doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı güdüleridir.
- Bu güdüler bireylerin kişilik ve davranış modellerini oluşturur. Çeşitli aşamalardan geçerek gelişen kişilik yapısı psikolojik güdülerin oluşma biçimini belirler ve yönünü sağlar.
- Kişiden kişiye değişen davranışları açıklamada psikolojik güdüler etkilidir. Örnek: Bazı kişileri harekete geçirmede para, bazılarını statü ve saygınlık daha fazla etkilidir.
4. İçgüdü:
- Doğuştan gelen, öğrenilmeden yapılan, türe özgü, otomatik (kalıpsal) davranışlara içgüdü denir. Örneğin, arının petek yapması, örümceğin ağ örmesi v.b.
İçgüdünün özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Organizmanın uyum yaparak yaşamını sürdürmesine yarar.
- Aynı türün bütün üyelerinde aynı biçimde görülür, türe özgüdürler.
- Hayvanlara özgü davranış kalıplarıdır.
- Otomatik olarak yapılır, bilinç ve iradeye dayalı değildirler.
- Doğuştan gelir, kalıtsaldır, öğrenilmezler.
Maslow – Güdülerin Hiyerarşisi
- A. Maslow, insan hayatının belli dönemlerinde belli güdülerin daha etkin olduğu ve belirli güdüler doyurulmadan, diğer güdülerin insan davranışları üzerinde etkili olamayacağını öne sürmüştür. Dolayısıyla ona göre güdüler arasında önem ve öncelik derecesi bakımından hiyerarşik bir sıralama vardır.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi 5 ana kategoriye ayrılmaktadır:
- Fizyolojik İhtiyaçlar: Açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar
- Güvenlik İhtiyacı: Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma
- Sosyal İhtiyaçlar: Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb.
- Değer Verilme/Saygınlık İhtiyacı: Statü, başarı, itibar, tanınma
- Kendini Gerçekleştirme: Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık
Güdülenmiş Davranışın Özellikleri
- Belli bir amaca yöneliktir.
- Organizmayı gerilime ve etkinliğe sürükler.
- Güdülenmiş davranış seçicidir.
- Güdülenmiş davranışın şiddeti, onu başlatan güdünün şiddetine göre farklılık gösterir.
- İlgi duyma ve dikkat etmede süreklilik vardır.
- Davranışın yapılması için çaba göstermeye ve gerekli zaman harcamaya karşı isteklilik söz konusudur.
- Konu üzerinde odaklaşma, kendini verme ve güçlüklerle karşılaştığında istenilen davranışı yapmaktan vazgeçmeme, sonuca gitmede ısrarlı olma ve kararlılık gibi olumlu davranışlar mevcuttur.
Davranışlar Üzerindeki Sosyal Etkiler
Sosyal Etkiler:
- İnsanın bir davranışı yapıp yapmamaya veya ne şekilde yapacağına karar verirken ortamda bulunan diğer insanların varlığından etkilenmesine sosyal etki denir. Sosyal etkilerin yönlendirmesi ve şekillendirmesiyle ortaya çıkan davranışlara da sosyal davranış denir.
- Örneğin, karnı acıkan kişinin arkadaşlarıyla birlikte olması durumunda: – Erteleyebilir, – Daha nazik tavırlarla yiyebilir gibi…
Sosyal Etki ve Uyma Davranışı
- Sosyal etki sonucunda birey sadece sosyal davranışlarda bulunmaz, aynı zamanda içinde bulunduğu, üyesi olduğu grubun normlarına, istek ve beklentilerine uygun şekilde davranmayı da öğrenir. İşte bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını içinde yer aldığı gruba göre düzenlemesine, grubun norm ve beklentilerine uygun şekilde davranmaya başlamasına uyma davranışı denir.
Uyma Davranışının Çeşitleri
- Uyma davranışının üç farklı şekilde ortaya çıktığı görülür:
a) İtaat (Boyun Eğme):
- Bireyin grup baskısına boyun eğerek grup normlarına uygun şekilde davranmasıdır. Bu baskı alay edilmek, hor görülmek veya dışlama tehdidi şeklinde olabilir. Grup kendisinden farklı davranma eğilimi gösteren kişiye karşı hoş görü göstermez, zor işleri ve en kötü yerleri o kişiye verir. Sonuçta birey için grup normlara uymak veya dışlanmak gibi iki seçenek kalır. Grup ise bireye dışlama (ceza) veya uyum göstermesi halinde kabul edilme (ödül) gibi iki farklı seçenek sunar.
b) Özdeşleşme:
- Bireyin grup içindeki model oluşturan bir kişi ile özdeşim kurması ve onu taklit etmesi yoluyla uyum davranışı göstermesidir.
c)Benimseme:
- Bireyin grup normlarının doğruluğuna ikna olup benimseyerek uyum göstermesidir.
Sosyal Psikoloji
- Kökenleri daha eskiye dayandırılabilmekle birlikte sosyal psikolojinin bir bilim dalı haline gelmesi 20. yüzyıl başlarında olmuş ve II. Dünya Savaşı sonrasında yapılan çalışmalarla gelişmiştir. Türkiye’de sosyal psikoloji öncelikle 1950’li yıllardan itibaren batıdan yapılan çevirilerle olmuş ve 1980 sonrasında özgün çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
- Sosyal psikoloji alanında dünya çapında tanınan ilk bilim adamlarından birisi, çalışmalarını Amerika’da yapmış olan Muzaffer Şerif’tir.
Sosyal Psikolojide Temel Kavramlar ve Süreçler
- Sosyal psikolojide, sosyolojide de incelenen sosyal statü, sosyal rol, sosyal değer ve sosyal norm kavramlarının önemli olduğu görülür. Bu kavramlar bireyin toplumdan ve içinde yaşamını sürdürdüğü sosyal gruplardan nasıl etkilendiğini açıklamada önemlidir.
Sosyal Statü – Sosyal Rol
- Bireyin toplumsal gruplar içinde işgal ettiği yer ya da konuma sosyal statü, bu statüden kaynaklanan görev ve sorumlulukları yerine getirmesi ise sosyal rol denir. Statü bireyin kim olduğunu, rol ise ne yapacağını belirler.
- Örneğin, bir ailede anne, baba ya da çocuk olabilirsiniz, buna göre çocuk iseniz sizden beklenen davranışlar farklıdır, anne ya da baba iseniz sizden beklenen davranışlar farklıdır.
Sosyal Değer – Sosyal Norm
- Toplumsal davranışlarda etkili olan kural ve nesnelerde somut ifadesini bulan soyut ilke ve kavramlardır. Sosyal değerler sosyal normlara kaynaklık eder. Sosyal normlar, sosyal değerlerden kaynaklanan ve bireyin toplum içinde neleri yapıp neleri yapmaması gerektiğini gösteren kurallardır. Yazılı (yasa, yönetmelik…) veya sözlü (gelenek, görenek…) olabilir.
Sosyal Grup
Belirli bir amaç için işbirliği yapan, aralarında statü ve rol dağılımı olan, belirli bir etkileşim bulunan bireylerden oluşan ve belirli bir devamlılık gösteren insan topluluğudur.
- Her grubun kendine özgü bir amacı vardır.
- Gruplar bireylerin tek başlarına karşılayamayacakları gereksinimleri karşılarlar.
- Ait olma güdüsünü doyurur.
- Bireyin toplumsallaşmasını sağlar.
- İş bölümünü gerçekleştirir.
- Statü ve rol kazandırır.
- Norm ve değerler sayesinde toplumsal kontrol sağlanır.
Sosyal Grubun Davranışlara Etkisi
Grubun Bireye Normatif Etkisi
- Bireyler grup içerisindeyken yalnız olduklarından farklı davranır. Bunda özellikle grup normlarının etkisi gözlenir. Bu nedenle bu duruma grubun bireye normatif etkisi denir. Yine yapılan deneysel çalışmalar gruptaki yerini sağlam gören kişilerin daha özgüvenli ve bağımsız davrandıklarını, gruptan dışlananların grubu takmadığını, grupta kendi yerini garanti görmeyen ama yer almak isteyenlerin grup normlarına daha çok uyduklarını göstermiştir.
Grubun tutum değişimine etkisi:
- Bireylerdeki olası tutum değişikliklerine grubun iki yönlü etkisi olabilir. Eğer tutum değişikliği grup normlarına uygun yöndeyse tutum değişikliği kolay olacaktır. Aykırı yönde ise tutum değişikliğine grubun etkisinin olumsuz olacağı, zorlaştıracağı açıktır.
Grubun Bireyin Verimliliğine Etkisi:
- Grupla birlikte çalışma genellikle motivasyon sağlamada ve rekabet duygusunu artırmakta böylece verimlilik artmaktadır.
- Tabi bazen olumsuz etkisi de gözlenebilir: Sözlü sınavda normalde bildiği soruların cevaplarını hatırlayamayan kişinin durumu gibi…
Riski Girmedeki Cesaretlendirici Etkisi:
- Grup halinde hareket edilmesi bireylerde daha riskli davranışları bile kolayca yapabilme, daha yüksek riskleri daha kolay göze alabilme yönünde bir etki eder. Neden:
- Grubun ikna edici etkisi (Sen aslansın, sen yaparsın, sana yakışır…)
- Sorumluluğun grup üyelerince paylaşılması (elle gelen düğün bayram…)
- Gruptaki değerlerin etkisi (cesaretin ve cesurca davranışların övülmesi gibi…)
Liderlik
- Lider, bir yarışma, bir etkinlik veya eylemde grubu yönlendiren kişiye lider denir. Liderlik ise belirli amaçları sorunsuz gerçekleştirebilmek için grubu organize ve motive eden, kollektif gayreti harekete geçirme statü ve rol etkinliğidir.
- Hemen her grupta bir lider bulunur. Liderin ortaya çıkmasında hem kişilik özellikleri, hem de grubun özellikleri etkilidir. Grup içinde grup ihtiyaçlarına cevap verebilen kişiler belirginleşir ve lider haline gelir.
Liderler, tutumlarına göre yetkeci (otoriter) veya demokratik olarak ikiye ayrılır.
- Otoriter lider,
Otoriter lider, tüm kararları kendisi alan ve karaları grup içinde tartışmasız olarak kabul gören liderdir. Lider olmadığında grup etkinliği ilk sorunlu durumda durur.
- Demokratik liderlik
Demokratik liderlik ise grupla ilgili kararların tartışılarak alındığı liderlik tipidir. Bu liderlik tipinde lider o an olmasa bile grup işleyişini sürdürebilir.
- Liderlik grup etkinliğinin verimli şekilde sürdürülmesi için gerekli.
- Otoriter lider grubun başında bulunduğu sürece verimlilik daha yüksek oluyor.
- Liderin etkililiği, onun nasıl bir insan olduğundan çok grup üyelerince nasıl algılandığına bağlı olarak değişiyor. Liderin grup üyelerince toplumun temel değerlerini benimsemiş, kişisel çıkarlarını grup çıkarlarına feda eden, hayatını bu amaçlara adamış bir insan olarak algılanması güçlü bir liderlik için gerekli. Yine bir liderde şu özelliklerin bulunması önemli:
- Zekaca ileri ve uyumlu olma,
- Hakim (dominant, başat) kişilik sahibi olma,
- Erkeklik vasıflarına sahip olma,
- Sosyal bakımdan duyarlı ve kavrayışlı olma.
Liderlik ile ilgili üç farklı model:
a) Etkileşimli Liderlik Modeli:
- Grubun ihtiyaçlarını fark eden ve karşılayabilen kişi liderdir. Grup ihtiyaçları ile bireysel özelliklerin kesiştiği durumda liderlik ortaya çıkar.
b) Kişisel Liderlik Modeli:
- Ortam ve grup önemli değildir, lider karaktere sahip olan kişi, hangi gruba girerse girsin, lider olur. (Doğuştan lider)
c) Ortamsal Liderlik Modeli:
- Buna göre lideri ortam doğurur. Yani grupta işleri organize edecek bir kişiye ihtiyaç vardır ve o anda kim müsaitse o lider olur. Ekstra hiçbir özellik veya meziyet olmaksızın ortam ve şartlar lideri ortaya çıkartır.
Tutumlar
Tutum:
- Tutum bireyin duygu, inanç ve davranışlarından oluşan ve diğer insanlar, olaylar ve nesnelere karşı belirli bir biçimlerde tepki vermesine neden olan eğilimlerdir.
- Tutumlar yaşamlarımızı yönlendirmede ve davranışlarımızı açıklamada son derece önemlidir. Dereceleri farklı olmakla birlikte yaşamımızın hemen her alanında tutumlarımızın yönlendirici etkisini görmek mümkündür. Tuttuğumuz takım, oy verdiğimiz siyasi parti, kullandığımız şampuan v.b. Hemen hepsi bizim belli bir nesne, fikir, grup hakkındaki tutumlarımızın bir sonucudur.
Tutumun Bileşenleri (Öğeleri):
- Tutumun bilişsel, duygusal ve davranışsal olmak üzere üç temel öğesi vardır ve bu öğeler arasında genellikle tutarlılık vardır.
- Örneğin: Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilme (bilişsel), sigaradan hoşlanmama (duygusal) ve sigara içmeme (davranışsal).
Tutumların Özellikleri:
Kuvvet dereceleri farklıdır:
- Belirli bir diş macunu ile ilgili tutumumuz her zaman davranışa dönüşmeyebilir ve kolaylıkla değişebilirken, siyasi görüşlerimiz ve eylemlerimiz kolay kolay değişmez.
Tutumların bileşenleri arasında genellikle tutarlılık vardır, ancak bazen çelişebilir:
- Sigaranın sağlığa zararlı olduğuna inanmaya rağmen bırakama…
Tutumlar her zaman davranışa dönüşmeyebilir:
- X partisinin siyasal görüşlerini benimsemeye rağmen, seçim günü oy vermeye üşenme…
Oluşma ve değişmesinde aile, arkadaş çevresi ve kişisel deneyimler etkilidir:
- Babası hayatında hiç sigara içmeyen gencin sigara içmemesi…
Zamanla değişebilir:
- Belirli bir yaşa kadar siyasetle ilgilenmeyen ve hiç oy kullanmayan kişinin belirli bir yaştan sonra oy kullanmaya başlaması…
Tutumlar bir biriyle ilişkilidir:
- Tuttuğu futbol takımı şikeden ceza aldı diye iktidar partisine oy vermeyen kişinin durumu…
Tutumların karmaşıklık derecesi birbirinden farklıdır:
- X partisinin ideolojisini benimseyen kişinin o partinin liderini yetersizlikle eleştirmesi …
Mobil Uygulamamızı İNDİRİN! AÖL Yeni Müfredat Çıkmış Sınav Sorularını Çözün!
Etiketler: Alışma, Aşırı uyarılma, Davranışlar Üzerindeki Sosyal Etkiler, Duyarsızlaşma, Güdülenme (Motivasyon), Homeostatis (Dengelenme) nedir, optimum uyarılma durumu, Sosyal Etki ve Uyma Davranışı, Uyum ve Uyarılma, Yetersiz uyarılma
Eklenme Tarihi: 10 Nisan 2018
Konu hakkında yorumunuzu yazın