Yapısalcı Yaklaşım, Yapı Kavramı ve Psikolojide Yapısalcılık
İçindekiler
Yapısalcı Yaklaşım, Yapı Kavramı ve Psikolojide Yapısalcılık
Yapısalcılık, dilbilimci Saussure’un 1916’da yayımlanan ders notlarının etkisiyle yayılan 20. yüzyılın en önemli düşünce akımlarından biridir. Yapısalcılık, kendini dilbilimle sınırlamamış, Saussure’un öngörüleri doğrultusunda, zamanla pek çok disiplinde önemli bir role sahip olmuştur. Özellikle 1950 ve 1960’lardan sonra başta antropoloji olmak üzere edebiyat, sosyoloji, iktisat, felsefe ve psikanaliz gibi sosyal bilim dallarında büyük bir önem kazanmıştır.
Yapısalcılık, 19. yüzyılın ikinci yarısında dil, kültür, matematik felsefesi ve toplumun analizinde en fazla kullanılan yaklaşım olmuştur. Yapısalcılığın çok belirgin bir okulu olmamasına rağmen Ferdinand de Saussure’ün çalışmaları genellikle bir başlangıç noktası olarak kabul edilir. Yapısalcılığı birçok çeşitlemesi olan genel bir yaklaşım olarak görmek en doğrusudur.
Yapısalcılık temelde büyük yapılar, sistemler ve oluşumlarla ilgilidir. Yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular bu büyük sistem ve yapılar aracığıyla (örneğin: psikanaliz, marksizm, darvinizm) incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. Yapısalcılığın en etkili olduğu alanlar dilbilim, göstergebilim ve antropoloji olmuştur.
Yapısalcılık bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki ilişkileri inceler. Yapısalcılığın ikinci bir kullanımı matematik felsefesinde ortaya çıkmıştır. Yapısalcılık teorisine göre bir kültürdeki mana (anlam) önem sistemleri olarak çalışan çeşitli pratikler, olgular ve aktivitelerle tekrar ve tekrar üretilir. Bir yapısalcı, bir kültürde üretilen ve tekrar üretilen anlamın derin yapılarını keşfedebilmek için yemek hazırlanması ve sunulması ritüelleri, dini ayinler, oyunlar, edebi ve edebi olmayan yazılar ve diğer eğlence formları gibi çok geniş bir aktivite çeşidini çalışır. Örneğin, yapısalcılığın öncülerinden kültür antropoloğu ve etnograf Claude Levi-Strauss kültür olgusunu mitoloji, akrabalık ve yemek hazırlamasını içine alacak şekilde analiz etmiştir.
Jean Piaget’e göre yapısalcılık:
“Yapısalcılık bir yöntemdir bir öğreti değildir, ancak öğretisel sonuçları çok olmuştur. Bir yöntem olarak uygulanabilirliği kısıtlıdır ve verimli olmasından dolayı başka yöntemlerle birleştirilmiştir.”
Dilbilim modeli
Saussure, dilbilime bilimsel bir statü kazandırmaya özen göstererek, dil kavramına ilişkin anlam belirsizliğini gidermek için bir terminoloji belirlemişti. Gerçekten de ondan önce dil, ifade ve söz yazardan yazara değişen özelliklerde kullanılıyordu. Bu da gerçek dilbilim teorisinin oluşturulmasını imkânsız kılan bir terminoloji belirsizliğini doğuruyordu. Dildeki altyapının temel birimleri kelimelerdir ve dönemindeki pek çok dilbilimcinin aksine dilin temel birimi olarak sesleri ve harfleri dikkate almamıştır. Çünkü yapısalcılık açısından alt birimlerin yapı için (felsefi açıdan) anlamlı olmaları gerekir.
Dilin tanımı
Ferdinand Saussure dili toplumsal olgu olarak görür. Dil bilim temelli Yapısalcılığa göre; gerçeklik bizden bağımsız değil,dil yapısı içinde içkindir. Gerçeklikle ilgili her şey tamamiyle söylem içinde inşa edilir. Ontolojik anlamda farkı,gerçeklik dışarıda nesnelerde değildir,dil içinde söylemlerde saklıdır. Dilin yapısı bizi sınırlandırır,dilsiz hiçbir gerçeklik mümkün olamaz. Ağacı anlamlı kılan ağaç olmayan şeylerdir. Her şey dil içindeki karşıtlarıyla anlamlı kılınır. Saussere’e göre ‘dil bireydeki konuşma yetisinin kullanılabilmesi için, toplumsal yapı aracılığıyla kabul edilmesi gereken anlaşma ve uyuşmalar bütünüdür. Konuşma yetisi dilden ayrı bir olgudur ama dil olmadan kendini gösteremez.’ Dil nedir? Bir öğesindeki değişimin bütününde değişim yarattığı ve öğelerden her birinin diğerinin tümünün değerinin fonksiyonu olduğu bir işaretler sistemidir. Her öğe, kendini diğerlerinin karşısına koyan bu ilişkilerden kendi özdeşliğini kazanır. Saussure’ün yazdığına göre dilin ‘en belirleyici niteliği, diğerlerinin olmadığı şey olmasıdır.’ Böylece sintagmatik (başka herhangi bir birimle birlikte tasarlanmayacak olan) birime ilişkin bir eksene göre yatay olarak paradigmatik (kendinden farklı, ama yine de bir arada düşünülebilen diğer terimler bütünü için temel oluşturan terime ilişkin) bir eksene göre dikey olarak eklemlenen bir ‘söylem zinciri’ elde edilir. Sintagmatik grup ve paradigmatik birleşimler, yapısal çözümleme aracılığıyla sürekli olarak kullanılacaktır.
Dili oluşturan ayrımsal öğelerin sesbilim açısından çözümlenmesi
Dilin sistemini oluşturan öğeler, gösteren ve gösterilenden veya bir akustik imge ve bir kavramdan ibaret işaretlerdir. Jakobson’un buna katkısı, ikili olarak ortaya çıkan ona göre tüm dillerde bulunan bir akustik(ses bilgisi) veya fonem imgeleriyle, ayrıcı işlevleri üzerinde durarak, dilbilimsel bakış açısına uygun olarak Saussure’ün olanaksız bulduğu şekilde ilgilenmiş olmasıdır. ‘Salt boş ayrım çizgileri’ olarak tanımlanan fonemenler, bir sistem içindeki karşıtlıkları ve bilinç dışındaki etkileriyle bu işlevi yerine getirirler.
Yapı kavramı
Jakobson’a göre Saussure’ün büyük yeteneği ‘dışa bağlı bir verinin bilinç dışında var olduğunu tam anlamıyla kavramış olmasıdır’. Levi-Strauss da şöyle demiştir: gerçekte bu ancak dilin, diğer her toplumsal kurum gibi fenomenlerin sürekliliğinin ve ‘düzenleyici ilkeler’in süreksizliğinin ötesinde ulaşmaya kalkışılan, bilinçsiz düzeyde işleyen zihin işlevlerini varsaydığının anlaşılmasına bağlıdır. Yapının şu özellikleri buradan kaynaklanır: ilişki, anlamlarını sistem içindeki konumlarından alan öğeler üzerine kuruludur; her yapı mediatristir ve dilin aracı olduğu simgesel düzene aittir: sonuç olarak yapını ayrıştırıcı kapasitesi, bilinçdışı düzeyinde gerçekleşir. Böylece özneler bir bütün olarak ele alındığında, kendilerini aşan ve onları, isteyen çalışan üreten vs özneler olarak niteleyerek, onlardaki ‘durum’u belirleyen aynı zamanda bir ilişkiler ağı içinde olması gereken durumlardır
Psikoloji biliminde Yapısalcılık
Psikoloji biliminde yapısalcılar zihnin yapısını konu edinirler. Psikoloji’de yapısalcılar zihni bütün olarak incelemezler ve küçük parçalara ayırarak incelemeyi tercih ederler. Psikoloji’de yapısalcılık atomcu görüş olarak da bilinir. Gestalt yaklaşımı Psikoloji’de olan yapısalcılığa birebir zıttır. Ayrıca davranışçı yaklaşımı benimseyenler yapısalcı yaklaşımı nesnel olmamakla itham ederler. Psikoloji biliminde yapısalcı yaklaşımın en önemli temsilcileri W. Wundt ve Titchener‘dir.
Mobil Uygulamamızı İNDİRİN! AÖL Yeni Müfredat Çıkmış Sınav Sorularını Çözün!
Etiketler: Psikolojide Yapısalcılık, Yapı Kavramı, Yapısalcı Yaklaşım
Eklenme Tarihi: 4 Aralık 2020