9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı: 1. Tema Sözün Ezgisi – Sözlü Kültür Geleneği

yorumsuz
1 views

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı: 1. Tema Sözün Ezgisi – Sözlü Kültür Geleneği

Sözlü Kültür Ürünleri

  • Masal

Sözlü kültür ürünleri arasında yer alan, öğreticilik yönü ağır basan, dinleyenlerin hayal dünyasını zenginleştiren ve nesilden nesile masal anlatıcıları aracılığıyla aktarılan kurmaca metin türüdür.

  • Âşıklık Geleneği

Kültürel belleğin taşıyıcılarından biri olan halk ozanı, saz eşliğinde şiirini söyler; hikâyesini anlatır.

  • Karagöz

Geleneksel Türk tiyatrosunda doğaçlamaya dayalı ve güldürü unsurunun ağır bastığı bir gölge oyunudur. Karagöz ve Hacivat oyunun başkişileridir (başkahramanlarıdır).

  • Meddah

Geleneksel Türk tiyatrosuna özgü türlerden biri olan meddah gösterisinde sanatçı taklitler yaparak, hikâyeler anlatarak insanları eğlendirir.

  • Dede Korkut Hikâyeleri

Türk edebiyatında destan geleneğinden halk hikâyesine geçişte köprü vazifesi gören sözlü edebiyat ürünüdür.

  • Nasreddin Hoca

XIII. yüzyılda yaşadığı bilinen, adına fıkralar anlatılan mizah kahramanıdır.

Türk Saz Şiiri (Sözlü Kültür Geleneği Açısından)

Bir toplumun, bir milletin birçok özelliği, dünya görüşü, sanatsal kabiliyeti, yaşam gerekçesi konuştuğu dile yansır. Yıllar sonra bile toplumun veya milletin dille meydana getirdikleri ürünler incelendiğinde tarihi bir vesika olmasa bile o toplumun, milletin yapısı ortaya çıkarılabilir. (…)

Atlı-göçebe bir hayat yaşayan, avcılık ve akıncılık yaparak hayatlarını sürdüren ve sürekli hareket halinde olan bir milletin edebiyatı da elbette yaşam tarzına uygun olacaktır. (…) bu dönem edebiyatının genel karakteristiği dış güçlerle mücadelelere fazlaca yer vermesi, kahramanlık konularını işlemesi, sürdürülen yaşama uygun olarak gelişmesidir. (…)

“Ozanların yaratıcılığında, tek veya iki telli kopuzun eşliğinde vücut bulan, yayılan, gelişen, zenginleşen Türk sözlü gelenek şiir sanatı, yüzyıllar boyu temâlarını, formlarını, türlerini tekrarlayarak, yeni unsurlar bünyesine katarak, yeni teknikler ve melodik yapılar oluşturarak, kendi içinde mektepler kurarak, temsilciler yetiştirerek, varyantlar ve versiyonlar yaratarak günümüze kadar ulaşmış ve hâlâ da hayatiyetini sürdürmektedir.” (…)

Birol Azar

İki kavram: Kurmaca ve Varyant

Kurmaca: Olmadığı hâlde varmış gibi tasarlanmış, kurgulanmış olay veya durum.

Varyant: Yazılı ve sözlü edebiyatta aslına göre farklılık gösteren benzerlerine denir. Masal, destan, mâni, türkü ve yazılı edebiyatın herhangi bir dalında ilk çıkışından sonra anlatanlar veya yazanlar değiştikçe araya katılan sözlerle ilk metinlerden farklı metinler ortaya çıkar. Bu metinler bir eserin varyantlarıdır.

EZGİ VE ŞİİR ODAĞINDA SÖZLÜ GELENEĞİN YENİDEN İNŞASI VE ÇAĞDAŞ EDEBİYATTAKİ GÖRÜNÜRLÜĞÜ

Dünyanın pek çok coğrafyasında günümüz -21. yüzyıl- koşullarında bilim-teknik alanındaki gelişmeler, sosyal-siyasal ve kültürel yaşamda görülen yenileşme ve değişim hareketleri çerçevesinde pek çok geleneksel değer gibi sözlü gelenek ve onun önemli bir ögesi olan ezgili / şiirsel sözlü anlatım da artık eskisi gibi güçlü, özgün ve etkin değildir. Değişen koşullarla beraber bulunduğu coğrafya ve kültürel atmosfere göre ezgili ve şiirsel sözlü gelenek de bazı özel, nitelikli temsilciler veya amatör kişiler aracılığıyla değişip dönüşerek de olsa varlığını sürdürmektedir.

Sözlü kültürlerde toplumsal birikimin yansıması olarak duygu, düşünce ve aktarımlar bir ölçüde kalıplaşarak bellekte kolayca yer edinirler. Özellikle özünde ezgi ve şiirsellik barındıran bu sözlü kültür ürünleri/kalıpları, tarihî ve kültürel birikimi beraberinde getirdiğinden sözlü olanın nihayetinde unutulup yok olması riskine karşı doğal olarak yazılı ortam ve modern dünyada önemli bir yeri olan elektronik kültür ortamına gereksinim duyar. Böylece söz konusu sözlü ürünler, yazılı ve sözlü kültür ortamında yok olmayıp farklı formatlarda varlığını sürdürür. (…)

Okan Alay, Ezgi ve Şiir Odağında Sözlü Geleneğin Yeniden İnşası ve Çağdaş Edebiyattaki Görünürlüğü

BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ

(…) Şimdi güreşler başlıyordu. Gür sesli ulak bağırdı:

— Güreşecek sayılı erler kimlerse gelsinler!

Sekiz yerden sekiz er birden çıkarak otağa doğru yürüdüler. Kağanı selâmlayıp kendilerini tanıttılar:

— Ben, Ötüken’in buğrası, katı demir bilekli, kara arslan yürekli, sırtına yer değmiyen, kimseye baş eğmiyen İnal Tarkan’ım!

— Ben barış olsa erdemli, yoksul görse yardımlı, vursa buğa deviren, göğe ağaç savuran Tinesi Oğlu’yum!

— Ben taşı sıksa tuz eden, az iş edip öz eden, güçlü erler arısı, Kara Kağan çerisi, yüce Karluk beğiyim. Adıma Ay Doğmuş derler! (…)

Hüseyin Nihal Atsız

FESÜPHANALLAH!

(…) İbni Haldun’un (1332-1406) “coğrafya kaderdir” saptamasını hiç yabana atmamak lazım. Atlantik Okyanusu’nu gözlerinizin önüne getirin. Kuzeydoğu istikametindeki uzantısını, Kuzey Denizi’ni görün. Kıta Avrupa’sının, Danimarka’nın, Hollanda’nın, Almanya’nın, Norveç ve Belçika’nın bu denize açıldığını tahayyül edin. Görün ki, Kuzey Denizi, karanlık olduğu kadar da bereketlidir, buralarda yaşayan halkların ekmek teknesi. Londra, Holl (Hal), Newsantle-OnTyne (Nivsentıl on tayn), Leith (Lif), Rotterdam (Rotırdam), Antwerb (Entvörb), Almany (Almani), Avrupa’nın bu en önemli limanları devasa balıkçı filoları barındırır. Denizci milletlerin asabiyetleri de farklı oluyor, yavrum. (…) Denizcinin halinden denizci anlar derler, en ağır rekabet koşullarında bile dayanışıyor olmaları da özel hukukları da belki bundan. (…)

Alev Alatlı

DİLE GELEN TAŞ

Deniz kenârında gözü yaşlı, bağrı ateşli bir garip kişi vardı. Dalgalar, onun kirpiklerinden süzülen damlaları kapmak için karaları göğüslediler. Kıyıdakiler, fırtına yok, yel yok, deniz neden kabarır, diyorlardı. Deryâ ise dilsiz dili ile o garîbe sesleniyordu: Ey sevdâsı güzel adam! Aşkın hürmetine dinle beni… Sözüme kulak ver. Bilesin ki seni kıskanmaktayım. Zîrâ sevgilini gördüğün için ağladığını biliyorum. Bu gözyaşları o yüzden… Ben ise onu göremediğim için çırpınıp durmaktayım. İşte, aramızdaki bu farkı kıskanıyorum. Sen, görsen de ağlıyorsun, görmesen de. Ben ise yalnız hasretten gözyaşı döküp duruyorum.

Sâmiha Ayverdi

TÜRK KÖYLÜSÜ

Topraktan öğrenip kitapsız bilendir,
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad’dır, Kerem’dir, ve Keloğlandır. (…)

Çarşambayı sel alır,
bir yâr sever el alır,
kanadı kırılır çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.

O, “Yunusu biçâredir,
” baştan ayağa yâredir,”
ağu içer su yerine.
Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmesin önlerine
ve bir kerre vakterişip:
“— Gayrık yeter!…”
demesinler.

— Ve bir kerre dediler mi:
“İsrafil surunu urur
mahlukat yerinden durur”,
toprağın nabzı başlar
onun nabızlarında atmağa.

Ne kendi nefsini korur
ne düşmanı kayırır,
“Dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler
âbıhayat akıtmağa…”

Nâzım Hikmet, Bütün Şiirleri

TÜRKÜLER DOLUSU

(…) Şairim. Şiirin gerçeğini
köy türkülerimizde bulmuşum
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim
Onlarla ağlamış onlarla gülmüşüm

Hey hey yine de hey hey
Salınsın türküler bir uçtan uca
Evelallah hepsinde varım
Onlar kadar sahici
Onlar kadar gerçek, İnsancasına, erkekçesine
Bana bir bardak su dercesine
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.

Ah bu türküler Türkülerimiz
Ana südü gibi candan
Ana südü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler köy türküleri
Dilimizin tuzu biberi

(…)
Ah bu türküler köy türküleri
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi
Kiminin reyhasından geçilmez
Kimi zehir kimi zemberek gibi

Ah bu türküler köy türküleri
Olgun bir karpuz gibi yarılır içim
Kan damlar ucundan mürekkep değil
İşte söz, işte ses, işte biçim:
Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar.
İliklerine kadar işlemiş sızı
Artık iflâh olmaz kavak ağacı
Bu türkünün yüreğinde sancı var.

Ah bu türküler köy türküleri
Ne düzeni belli ne yazanı
Altlarında imza yok ama
İçlerinde yürek var (…)

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Karadut

Ezgili ve Ezgisiz Edebiyat Ürünleri

🎵 Ezgili Söylenenler (Müzikle / Ezgiyle)

* Türkü → Halkın ortak duygularını ezgiyle dile getirir.
* Ninni → Çocukları uyutmak için melodik söylenir.
* Koşuk → İslamiyet öncesi dönemden kalma, kopuz eşliğinde söylenen şiirler.
* Varsağı → Yiğitçe ve mertçe bir söyleyişle, ezgili söylenen halk şiiri.
* Destan → Genellikle kopuz eşliğinde, yiğitlik ve kahramanlık konulu uzun şiirler.
* Semai → Hece ölçüsüyle yazılmış, çoğunlukla çobanların söylediği ezgili şiirler.

📖 Ezgisiz Söylenenler (Düz Anlatı / Kalıp Söz)

* Mâni → Tek dörtlükten oluşur, genelde ezgisizdir (ama bazı yörelerde türkü gibi söylenebilir).
* Masal → Anlatı türüdür, ezgisizdir.
* Deyim → Kalıplaşmış söz öbeğidir, ezgisizdir.
* Tekerleme → Çoğunlukla çocuk oyunlarında kullanılan, ezgisiz söylenir (ama ritmik).
* Fıkra → Kısa, güldürücü hikâyelerdir, ezgisizdir.
* Bilmece → Ezgi olmadan, soru-cevap tarzında söylenir.
* Efsane → Olağanüstü anlatılar, ezgisizdir.
* Halk hikâyesi → Anlatı türüdür, ezgisizdir (ama içinde türküler olabilir).

🔑 Küçük not: Bazı türler (örneğin mâni ya da halk hikâyeleri) bazı yörelerde ezgiyle de söylenebilir, ama genel kabule göre onları “ezgisiz” gruba almak daha doğru olur.

Türkü

Hece ölçüsünün genellikle 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla bir ezgi eşliğinde söylenen, farklı nazım birimlerinden oluşan anonim halk edebiyatı nazım biçimidir. Günümüzde söyleyeni ve besteleyeni bilinen türküler de bulunmaktadır.

Türküler, bent ve kavuştak (bağlama) adı verilen iki bölümden oluşur. Asıl konunun işlendiği bölüme bent, bentlerin sonunda tekrar edilen dize veya dizelere kavuştak denir. Bentlerin ve kavuştakların kendilerine mahsus dize sayısı ve kafiye düzeni bulunur.

TURNALAR

İki turnam gelir aklı karalı
Birin şahin vurmuş, biri yaralı
O yavruya sorun aslı nereli

Katar katar olmuş gelir, turnalar
Eğrim eğrim ne hoş gelir, turnalar

İnme turnam inme sen bu pınara
Avcu tuzak kurmuş, var yolun ara
Hepimizin işi Mevlâm onara

Katar katar olmuş gelir, turnalar
Eğrim eğrim ne hoş gelir, turnalar

İnme turnam inme, yolda kış olur
Bastığın yerler de donar taş olur
Böyle kalmaz elbet sonu hoş olur

Katar katar olmuş gelir, turnalar
Eğrim eğrim ne hoş gelir, turnalar

İnme turnam inme, haber sorayım
Kanadın altına nâme sarayım
Nazlı sevdiğimden haber alayım

Katar katar olmuş gelir, turnalar
Eğrim eğrim ne hoş gelir, turnalar

Anonim

ATEM TUTAM MEN SENI

Atem tutam men seni
Şekere gatem men seni
Akşem baben gelende (oy)
Öğüne atem men seni

Hop hopun olsun oğlum
Gül topun olsun oğlum
Sıralı gavak dibinde (oy)
Toyluğun olsun oğlum (oy)

Atem tutam men seni
Şekere gatem men seni
Akşem baben gelende (oy)
Öğüne atem men seni

Ev süpürür toz eder
Hamama gider naz eder
El ayağı kir içinde
Yıkamam diye naz eder

Atem tutam men seni
Şekere gatem men seni
Akşem baben gelende (oy)
Öğüne atem men seni

Anonim

Türkü ve Ninni Karşılaştırması:

🎵 Turnalar (Türkü)

1. Konusu ve Teması

* Konu: Turnaların göç yolculuğu üzerinden ayrılık, özlem, sevgi ve hasret duyguları.
* Tema: Gurbet ve sevgiliye duyulan özlem, aynı zamanda doğa sevgisi (turna kuşları).

2. Açık ve Örtük İleti

* Açık ileti: “Turnalar” aracılığıyla sevilen kişiden haber almak, hasretin dile getirilmesi.
* Örtük ileti: İnsan hayatındaki ayrılıklar, gurbet acısı ve bekleyişler doğa imgeleriyle (turna, pınar, yol, taş, kanat) örtülü biçimde anlatılır.

3. Söylenme Amacı

* Özlemi, sevgiliden haber alma isteğini ve ayrılık acısını dile getirmek.
* Dinleyenlere duygusal bir ortaklık kurdurmak, hasret duygusunu paylaşmak.

4. Ait Olduğu Gelenek

* Halk edebiyatı içinde türkü geleneği.
* Anonimdir, kuşaktan kuşağa aktarılır, bölgelere göre farklı varyantları olabilir.

5. Ahenk Unsurları

* Nakarat: “Katar katar olmuş gelir turnalar / Eğrim eğrim ne hoş gelir turnalar” tekrarı ahenk yaratır.
* Kafiye: “-ara / -ara”, “-olur / -olur” gibi redif ve uyaklar.
* Ritim: Dizelerin uzunluğu ve tekrarlarla ezgili bir akış sağlanır.

👶 Atem Tutam Men Seni (Ninni)

1. Konusu ve Teması

* Konu: Çocuğa duyulan sevgi, büyümesi ve güzel bir geleceğe kavuşması dileği.
* Tema: Anne-babanın çocuğa sevgisi, iyi dilekler, şefkat ve bazen hafif mizah.

2. Açık ve Örtük İleti

* Açık ileti: “Sana iyi dilekler diliyorum, güzel oyunların ve mutlu bir hayatın olsun.”
* Örtük ileti: Aile bağları, toplumsal değerler (toy, düğün, temizlik, oyun), çocuk büyürken toplumun ondan beklentileri.

3. Söylenme Amacı

* Çocuğu uyutmak, sakinleştirmek.
* Ona sevgi ve şefkat göstermek.
* Çocuğun geleceği için iyi dileklerde bulunmak.

4. Ait Olduğu Gelenek

* Halk edebiyatı içinde ninni geleneği.
* Anonimdir, annelerden çocuklarına, nesilden nesile aktarılır.

5. Ahenk Unsurları

* Tekrarlar: “Atem tutam men seni / Şekere gatem men seni” dizeleri.
* Kafiye ve redif: “-eni”, “-um”, “-oy” ekleri ve sözcük sonları.
* Ritim: Kısa, basit ve kolay ezgili yapısıyla uyutmaya uygun ahenk.
* Ses oyunları: “Hop hopun olsun oğlum” gibi hece tekrarları melodiyi güçlendirir.

🔍 Karşılaştırma

* Türkü daha çok aşk, hasret, ayrılık gibi bireysel duyguları toplumsal bir ezgiyle dile getirirken;
* Ninni bireysel ve ailevi bir bağlamda sevgi, şefkat ve dilek odaklıdır.
* Türküde doğa imgeleri (turna, pınar, taş, bulut) ön plandayken; ninnide günlük hayat ve çocuğun geleceğiyle ilgili somut imgeler (oyun, düğün, temizlik) vardır.
* Her ikisi de anonim halk şiirinin ürünüdür, ancak türkü toplumsal paylaşımı öne çıkarırken, ninni bireysel / aile içi paylaşımı yansıtır.

İlgili Kavramlar ve Örnekleri

🧾 Kavramların Kısa Tanımları

1. Sembol (Simge): Bir nesnenin veya varlığın daha soyut bir düşünceyi temsil etmesi.
2. Mecaz anlam: Sözcüklerin gerçek anlamı dışında, benzetme ya da çağrışımla kullanılması.
3. Estetik: Sanatlı söyleyiş, güzellik duygusu uyandıran ifade.
4. Deyim: Kalıplaşmış, mecaz anlam taşıyan söz öbeği.
5. İçtenlik: Samimi, yapmacıksız, doğal anlatım.
6. İkilemeler: Söze ahenk katmak için aynı veya benzer sözcüklerin yinelenmesi (ör. “katar katar”).
7. Seslenme ifadeleri: Şiirde doğrudan hitap (“turnam!”, “oğlum!” gibi).
8. Eş seslilik: Yazılışı ve söylenişi aynı, anlamı farklı sözcüklerin kullanılması.
9. Çok anlamlılık: Bir kelimenin aynı anda birden fazla anlamı çağrıştırması.
10. Yalın anlatım: Sade, süssüz, herkesin anlayabileceği anlatım.
11. Benzetme: Bir şeyi başka bir şeye benzeterek anlatma.
12. Çağrışım: Bir sözcüğün zihinde başka anlamlar, duygular uyandırması.
13. Yerel söyleyiş: Yöresel söyleyiş biçimleri, ağız özellikleri.
14. İmge: Soyut bir düşüncenin somut bir tablo gibi zihinde canlandırılması.
15. Atasözü: Uzun deneyimlerle söylenmiş, öğüt verici kalıplaşmış söz.
16. Tekrarlı ifadeler: Aynı söz veya dizenin yinelenmesi (nakaratlar, kavuştaklar).
17. Tezat (Zıtlık): Birbirine karşıt kavramların birlikte kullanılması.
18. Mizah: Nükteli, güldürücü anlatım.
19. Özlülük: Az sözle çok şey anlatma, yoğun ve etkili ifade.

🎵 Turnalar (Türkü)

* Sembol: Turna → haber getiren, özlemi taşıyan kutsal kuş.
* Mecaz anlam: “Kanadın altına nâme sarayım” → gerçekten mektup sarmak değil, turna aracılığıyla sevdiğine haber göndermek.
* Estetik: Doğa imgeleriyle hasretin anlatılması; “katar katar olmuş gelir turnalar.”
* Deyim: “Yolun ara” → çözüm bul, başka yol araştır.
* İçtenlik: Samimi, yalın duygularla hasretin dile getirilmesi.
* İkilemeler: “Katar katar”, “eğrim eğrim.”
* Seslenme: “İnme turnam inme…” doğrudan hitap.
* Eş seslilik: “Taş” (hem yer, kaya anlamında hem de duygusal sertlik çağrışımı yapar).
* Çok anlamlılık: “Yol” kelimesi hem gerçek yol hem de kader/yaşam yolu anlamını çağrıştırır.
* Yalın anlatım: Ağdalı sanat yok, herkesin anlayabileceği dil.
* Benzetme: “Bastığın yerler donar taş olur” → zorlukların mecazlı anlatımı.
* Çağrışım: “Pınar” → temiz su, hayat, umut.
* Yerel söyleyiş: Anadolu ağız özellikleriyle “inme turnam.”
* İmge: Turnaların göç edişi, katar katar dizilişi görsel bir tablo oluşturur.
* Atasözü: Doğrudan yok.
* Tekrarlı ifadeler: Nakarat kısmı her kıtada yinelenir.
* Tezat: “Yaralı turna” ile “hoş geliş” arasındaki karşıtlık.
* Mizah: Yoktur, çünkü ciddi bir duygu şiiri.
* Özlülük: “Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm” gibi yoğunlaştırılmış bir ifade bu türkünün varyantlarında da görülür.

👶 Atem Tutam Men Seni (Ninni)

* Sembol: Şeker → tatlılık, sevgi simgesi.
* Mecaz anlam: “Şekere gatem men seni” → çocuğu şeker gibi tatlı görmek.
* Estetik: Kısa, ezgili, şefkat dolu dizeler.
* Deyim: “Naz etmek” → kapris yapmak.
* İçtenlik: Anne sevgisiyle söylenmiş yalın sözler.
* İkilemeler: “Hop hopun”, “gül topun.”
* Seslenme: “Oğlum!” → doğrudan hitap.
* Eş seslilik: “Toy” (hem düğün anlamında hem de gençlik/çocukluk çağrışımı yapabilir).
* Çok anlamlılık: “Naz” hem sevgili kaprisi hem de çocuğun sevimli halleri.
* Yalın anlatım: Halk ağzıyla basit, anlaşılır sözler.
* Benzetme: Çocuğu “şeker”e benzetmek.
* Çağrışım: “Toyluk” → çocuk büyüdüğünde düğün yapma hayali.
* Yerel söyleyiş: “Atem tutam men seni” (Azeri/Türkmen ağzı özellikleri).
* İmge: Çocuğun “sıralı kavak dibinde oyun oynaması” görsel bir tablo.
* Atasözü: Yoktur.
* Tekrarlı ifadeler: “Atem tutam men seni / Şekere gatem men seni.”
* Tezat: “El ayağı kir içinde / Yıkamam diye naz eder” → kirli-hijyen karşıtlığı.
* Mizah: Çocuğun temizlik yapmaması, naz etmesi gülümsetici bir anlatım.
* Özlülük: “Hop hopun olsun oğlum / Gül topun olsun oğlum” → kısa ve yoğun dilek.

👉 Türkü daha çok doğa, hasret ve gurbet temalı estetik öğeler barındırırken; Ninni daha çok çocuk, aile, sevgi ve mizahî ayrıntılar içeriyor.

TÜRKÜLERIN OLUŞMASI VE YAYILMASI

Türküler halkın ortak malıdır. Sevilen, beğenilen, ağızdan ağıza dolaşan kültür ürünleri oldukları için de yayılmaları çok doğaldır. Eskiden şimdiki gibi yayma araçları olmadığından türkülerin yayılması çok ağır fakat sürekli olmuştur. Ticaret kervanları, gezgin âşıklar, askerler, savaşlar, göçler türkülerin taşınmasını sağlar. Son yıllarda radyo, televizyon, teyp gibi teknik araçlar yayılmayı hızlandırmıştır. Türkülerin hızlı bir biçimde yayılmasının olumsuz bir yönü de vardır. Türküler halkın malı olup olgunlaşmadan donmuş, kalıplaşmış olarak taşınırlar. Yayılma sırasında türkülerin sözlerinde ve ezgilerinde bazı değişiklikler olur. Türkülerin bu derece çeşitlenmesinin asıl nedeni kişilerin yetenekleridir. Kaynak kişiler, ezgilerde önemli ölçüde değişiklik yapabildiği gibi, bu değişikliği türkülerin sözlerinde de yapabilirler.

(…) Türkülerin ortaya çıkışları incelendiğinde toplumu ilgilendiren konuların işlenmesi, ezginin dokunaklı oluşu, sanat yapısının yüksek oluşu gibi etkenlerin türkülerin ömürlerini uzattığı ortaya çıkmıştır. Türküler, hiçbir zaman ilk çıkışlarındaki gibi varlıklarını koruyamazlar. Bu durum sadece sözlerde değil, ezgilerde de görülür. Türküler zaman aşımı nedeniyle ve kişiden kişiye geçiş esnasında yeni duygulanmalarla beslenerek kendini yeniler. Toplum ruhunda derin izler bırakan kahramanlar, efsaneleşmiş büyük aşklar, büyük felâketler türkülere konu olur. Bunların sözleri ve ezgileri çok güçlüdür. Kimileri de oyun havaları durumuna geçerek süreklilik kazanır. Köy ve kasabalardaki olaylar üzerine yakılan türkülerin yayılma gücü azdır. Geniş toplulukların ilgisini çekmez, dar çevrede kalır. Ömürleri de kısa olur. (…)

Erman Artun, Anonim Türk Halk Edebiyatı Nazmı

NERDESİN

Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar: — Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağran bu sesin.

Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgârlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana: — Nerdesin?

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Ta derinden bir gün bana “Gel” desin.

Ahmet Kutsi Tecer, Bütün Şiirleri

🪶 “Nerdesin” Şiirinde Ahenk Unsurları

1. Redif

* Her kıtanın sonunda yinelenen “Nerdesin?” sözcüğü rediftir.
* Aynı şekilde “— Nerdesin?” ifadesi tekrarlanarak şiire güçlü bir ses ahengi katıyor.

2. Kafiye (Uyak)

* “Uykumu – onu”, “derbeder – gider – beraber”, “içimden – verdim ben – derinden” gibi dizelerde uyak örnekleri vardır.
* Bu kafiye örgüsü şiirin içsel ritmini kuvvetlendirir. Aşağıda kafiye açısından tam inceleme yer alıyor.

3. Tekrar (Nakarat)

* “Nerdesin?” sözü şiirde bir nakarat işlevi görür, hem vurgu hem de ritim sağlar.
* “Bir gün bana… bir gün bana” tekrarı da ahengi pekiştirir.

4. Ölçü / Ritim

* Şiir serbest ölçüyle yazılmış görünse de dizelerin uzunlukları birbirine yakın, bu da düzenli bir ritim duygusu yaratıyor.
* Seslerin akışı, duraklar ve tekrarlar ritim duygusunu destekler.

5. Aliterasyon (Aynı ünsüzün tekrarı)

* “Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben” dizelerinde “v” sesinin tekrarı, melodik bir akış sağlar.
* “Geceleyin bir ses böler uykumu” dizesinde “s” sesi öne çıkar, fısıltı gibi bir etki bırakır.

6. Asonans (Ünlü benzerliği)

* “Ah bu ses rüzgârlara karışır gider” dizesinde “a” ünlüsünün tekrarı kulakta uyum oluşturur.

7. Seslenme (Hitap)

* “— Nerdesin?” sorusu hem doğrudan hitap özelliği taşır hem de şiire dramatik bir ahenk katar.

8. İçtenlik ve Duygusal Akış

* Şairin duygularını yalın ama yoğun bir şekilde dile getirmesi, ahengin sadece ses değil duygusal uyum üzerinden de kurulmasını sağlar.

📌 Sonuç: Şiirde ahenk, özellikle tekrar (nerdesin), kafiye, redif ve ses oyunları (aliterasyon–asonans) üzerine kurulmuştur. Bu unsurlar, şairin özlem duygusunu ve içsel arayışını daha etkili ve akılda kalıcı kılar.

📝 “Nerdesin” Şiirinde Kafiyeler

1. kıta

* *Geceleyin bir ses böler uykumu,*
* *İçim ürpermeyle dolar: — Nerdesin?*
* *Arıyorum yıllar var ki ben onu,*
* *Âşıkıyım beni çağran bu sesin.*

👉 “uykumu – onu” → tam kafiye (u- mu / o- nu → 2 ses benzerliği)
👉 “Nerdesin – sesin” → tam kafiye + redif (–sin)

2. kıta

* *Gün olur sürüyüp beni derbeder,*
* *Bu ses rüzgârlara karışır gider.*
* *Gün olur peşimden yürür beraber,*
* *Ansızın haykırır bana: — Nerdesin?*

👉 “derbeder – gider – beraber” → zengin kafiye (–der / –er benzerlikleri)
👉 “Nerdesin – sesin” ile yine uyum (aynı redif).

3. kıta

* *Bütün sevgileri atıp içimden,*
* *Varlığımı yalnız ona verdim ben,*
* *Elverir ki bir gün bana derinden,*
* *Ta derinden bir gün bana “Gel” desin.*

👉 “içimden – derinden” → tam kafiye (–nden)
👉 “ben – desin” → tam kafiye değil, ama şiirin akışına uygun ses benzerliği var.

📌 Genel Sonuç

* Şiirde esas ahenk “Nerdesin” redifi üzerinden kuruluyor.
* Birinci ve ikinci kıtalarda tam + zengin kafiyeler daha baskın.
* Üçüncü kıtada ise tam kafiye ve tekrarlarla ritim sağlanıyor.

Kahramanlık temalı bir şiir/türkü:

ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı… Ah gençliğim eyvah

Çanakkale üstünü duman bürüdü
On üçüncü fırka harbe yürüdü… Ah gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli… Ah gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar mektubu kesti… Ah gençliğim eyvah

 📚 Edebî Metinlerin Tasnifi

1. Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler

(Olay, kişi, zaman ve mekân temel alınarak “anlatıcı” aracılığıyla aktarılır.)

* Destan: Milletlerin ortak hayatında iz bırakan olayları anlatır (Oğuz Kağan Destanı, İlyada).
* Masal: Olağanüstü olayların yer ve zaman belirtilmeden anlatıldığı anonim tür.
* Halk hikâyesi: Aşk veya kahramanlık konulu uzun anlatılar (Kerem ile Aslı).
* Efsane: Olağanüstü olayları bir gerçeklik duygusuyla anlatan kısa türler.
* Fabl: İnsan özellikleri kazandırılmış hayvanlar aracılığıyla ders veren kısa öyküler.
* Mesnevi: Divan edebiyatında uzun aşk ya da dinî konuların işlendiği nazım biçimi (Leyla vü Mecnun).
* Hikâye (Öykü): Yaşanmış ya da yaşanabilir olayların kısa anlatımı.
* Roman: Daha geniş zaman ve mekâna yayılan uzun anlatılar.
* Anı (Hatıra): Kişinin kendi yaşadıklarını yazıya aktarması.
* Gezi yazısı: Gidilen yerlerin izlenimlerini aktaran yazılar.
* Biyografi: Bir kişinin hayatını anlatan yazılar.
* Otobiyografi: Yazarın kendi hayatını anlattığı yazılar.
* Monografi: Bir kişi, yer ya da eser hakkında ayrıntılı inceleme yazısı.
* Mektup: Bireyler arası haberleşme yazıları (edebî mektuplar da olabilir).
* Günlük (Ruzname): Günlük hayatın günü gününe yazılması.
* Deneme: Yazarın herhangi bir konuda kişisel görüşlerini samimi bir dille anlattığı yazılar.
* Makale: Bir düşünceyi kanıtlamaya dayalı, bilimsel ölçütlerle yazılan yazılar.
* Fıkra (köşe yazısı): Güncel konular hakkında kısa ve düşündürücü yazılar.
* Söyleşi (mülakat, röportaj): Soru-cevap yoluyla bilgi aktaran türler.

2. Göstermeye (Dramatik) Bağlı Edebî Metinler

(Olay kişiler aracılığıyla, sahne üzerinde “gösterilerek” aktarılır.)

* Trajedi: Klasik Yunan ve Fransız tiyatrosunda acıklı konuları işler.
* Komedi: Güldürücü, eğlendirici olayları işler.
* Dram: Hem acıklı hem gülünç olayları bir arada işler.
* Meddah: Tek kişilik gösteri; hikâye, taklit ve mizah içerir.
* Karagöz ve Hacivat: Gölge oyunu.
* Orta oyunu: Doğaçlamaya dayalı halk tiyatrosu.
* Kukla: İplerle oynatılan figürlerin sahne oyunu.
* Modern tiyatro türleri:

* Tragedya
* Komedi
* Dram
* Absürd tiyatro
* Epik tiyatro
* Trajikomik tiyatro

3. Coşku ve Heyecana Bağlı Edebî Metinler

(Duyguların ölçülü, ritimli sözlerle dile getirildiği metinler; şiir temellidir.)

* Koşuk: İslamiyet öncesi aşk, doğa, yiğitlik konulu şiirler.
* Sagu: İslamiyet öncesi yas şiirleri.
* Koşma: Halk edebiyatında aşk, tabiat, ölüm temalı şiirler.
* Semai: Hece ölçüsüyle söylenen, genellikle çobanların ezgili şiirleri.
* Varsağı: Yiğitçe söyleyişleriyle bilinen bir halk şiiri türü.
* Türkü: Halk arasında ezgiyle söylenen şiirler.
* Ninni: Çocuğu uyutmak için söylenen ezgili sözler.
* Ağıt: Ölümler karşısında söyle

Sosyal Medyada Paylaş Facebook Twitter Google+
Açık Lise sınavlarına hazırlanmanın en kolay hali: AçıkTercih AÖL Test Çöz!

Mobil Uygulamamızı İNDİRİN! AÖL Yeni Müfredat Çıkmış Sınav Sorularını Çözün!


Etiketler:
Eklenme Tarihi: 29 Ekim 2025

Facebook Yorumları

Konu hakkında yorumunuzu yazın

Yorum yapmak için giriş yapmalısınız.